13 Aralık 2010 Pazartesi

Arkana Bakma / Aslı Melek

Yılların ateşi yenilir suya
doğası gereği
eğimden yana
yeniden yanadır su
sabırla dizilen taşlar bile durduramaz
sızar gider
bulur kendi yolunu

Rüzgar da öyle zamandan yana
yaz gecesinde bile gelir
söndürür ateşi
dağıtır külü dumanı
ateş böcekleri kalır geriye
katılır çaresiz
sönenin matemine

Arkana bakma öyle
karşı koyulmaz artık rüzgara
suya ve ayrılığa

8 Aralık 2010 Çarşamba

Hatıralarımı Yazma / Ahmet Telli

Yine bir duman çöktü sokağa, kent tutuştu
Bütün sığınaklarda seni arıyorum, nerdesin
Aklıma dökülen hatıralar hattında bir yangın
Bir çapraz ateş başlıyor, newroz diyor birileri
Dün bir demirciydim oysa ben, ufku eritirdim
Bugünse ateş altındayım,
Hatıralarımı yazma.

Bir rüya görüyorsun, terlemişsin sırılsıklam
Vurulup düştüğüme inanmak istemiyorsun
Bir kente girişin provası oluyor oysa ölümüm
Yeis yok, bir misillemedir bütün hatıralarım
Yalnız yıkık bir duvar var karşıda,
Ve bir kadının cesedi üstünde
Uçuşup duruyor takvim yaprakları
Seni bekliyorum orda, meydan saatinin altında
Bir James Dean filmine gideceğiz gelirsen
Cehennem hızıyla çarparken mutsuzluğun çelik zırhına
Soluk soluğa yaşanacak tüm imkansızlıklar
Boyle olmalıydı ve oldu işte diyecek oğlum
Babamsa bir ağıta benzeyecek, küllerimi avuçlarken
Bütüm köprüleri dinamitledim ve geldim işte
Bir kente girmemiz nasıl gerekiyorsa öyle
Apansız çıkmalısın karşıma
Ki unutulmuş bir haykırış olmalı dünyaya
Seninle her karşılaşmamız
Mağlubuz,
Durmadan kazanan bu hayat
Basit bir üçkağıtçı sadece, bir sahtekar
Beş benzemezle rest çekiyorum
Ama o biliyor bunu ve çekiliyor oyundan
Yokum diyor
Dün bir demirciydim oysa ben, ufku eritirdim
Bugünse ateş altındayım, hatıralarımı yazma.

Hatıralarımı yazma,
Tarih sanıyor birileri.

5 Aralık 2010 Pazar

Liman Kırıntıları / Edgar Allan Poe

"...
Senin sokağında geceler yıldızsızdı,
senin sokağında gece yağmur yağıyordu
Ben zayıftım,çabuk ıslanıyordum
Bana sevmek yaramıyordu,
ben sevilemiyordum...
Bahamalı martılar beni çağırdı,
bir ikinci bahar gecesi
Sana bırakacağım bu kentin
üç semtinde üç damla gözyaşı döktüm,
Birincisi seni ilk gördüğüm yerdi,
ikincisi seni ilk öptüğüm yerdi
Üçüncüsü... söylemeye dilim varmıyor,
üçüncüsü bana git dediğin yerdi
İşte bu mısraları orda karalıyorum;
işte demir aldı şilebimiz,
Gidiyor,gidiyor,gidiyorum
..."

Sanırım 1965 veya 66 yıllarıydı. Sonradan Edebiyat Öğretmeni olan dayımın lisedeyken edebiyat kitabının sayfasında Edgar Allan Poe'nin "Annabel Lee" şiirinin kenarına çizdiği, saçları rüzgar yönünde profil duran bir kadın resmini izlerken ben, o bu şiirleri okurdu.

2 Aralık 2010 Perşembe

Haydarpaşa Garı yanıyor

Haydarpaşa Garı yanıyor - Posta

"hava kurşun gibi ağır
bağır bağır bağır bağırıyorum....
koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum...

o diyor ki bana:
— sen kendi sesinle kül olursun ey!
kerem gibi yana yana...
dert çok, hemdert yok
yüreklerin kulakları sağır...
hava kurşun gibi ağır...

ben diyorum ki ona:
— kül olayım kerem gibi yana yana.
ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak,
nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa...

hava toprak gibi gebe.
hava kurşun gibi ağır.
bağır bağır bağır bağırıyorum.
koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum..."

Savaşlar da bile, toplumun hafızasına yer etmiş eserler ve binalara dokunulmazken biz kazalardan ve cehaletten koruyamıyoruz onları. Haydarpaşa Garı da feda etti kendini, Kerem Gibi yana yana...