27 Temmuz 2013 Cumartesi

Güneşi Beklerken / Mor ve Ötesi

bu sokaklar biraz sahipsiz
biraz da renksiz

bugün
yarın yok

yarın neymiş
bu bedenler biraz sahici
biraz da sessiz

bugün
yarın yok

yarın neymiş
aklının ardında neler yatar bilmem
karanlığın dibi yok oldu sonunda
hayat ne anlatır neleri gizlerken
yolunu bilmezsin güneşi beklerken
dünya bir çadır ve onu kaybettin
güneşi beklerken


Dinlerken farketmemişim, bugün mırıldanırken buldum kendimi

23 Temmuz 2013 Salı

Doğmayaydın Mavi Yıldız

Yıldız akşamdan doğarsın  
Dağlara boyun eğersin
Ben gibi yar mı seversin
Doğmayaydın mavi yıldız...

Yıldızlardan irişansın,
Yardan bana bir nişansın
Benim gibi perişansın
Doğmayaydın mavi yıldız...



Ahmet Özdemir'den Alıntı, Ufuk Ötesi Kasım 2008

Türkünün hikâyesini de bir radyo programında Âşık Veysel’in sesinden dinlemiştim. Zühre yıldızına Anadolu’da kervan kıran derler. Kırgız Türkleri de “Kervan Culduz” demişler. Osmanlılar, gece ile şafak arasındaki zamana “erte” adını verdikleri için çoğu yerde “erte yıldızı” adını da almış. Gece ile şafak arasında doğan, şafağın sökeceğini müjdeleyen bu yıldız; tan yıldızı, çoban yıldızı, sarı yıldız, mavi yıldız adlarıyla da anılıyor. Âşık Veysel’den dinlediğim hikâyeye göre, Sivas-Yozgat dolaylarında bu yıldızın erken doğması yüzünden gece yarısı yola çıkan kervan, haydutlar tarafından yok edilmiş. Bu olay üzerine halk türkü yakmış.

...
Eğer Erzurum’daysanız bir “dadaş” elini kulağına atar da şu türküyü patlatır:

“Ah yine bu gün yaralandım
İndim etrafı dolandım
Dertli canımdan usandım
Sana derler kervan kıran
Beller büken, evler yıkan...

Yıldızlardan uruşansın,
Benim gibi perişansın
Yârdan bana bir nişansın
Sana derler kervan kıran
Beller büken, evler yıkan...
Yine doğdu sarı yıldız
Yine doğdu mavi yıldız
Sana derler kervan kıran
Beller büken, evler yıkan...”


Not: Bu türküyü bu akşam Ağabeyim hatırlattı bana.