Yetmiş beşte meydan ışıklarının altında
otuz yıl sonra yirminci katta, yukarıda
yetmiş beşte yıldızların altında
otuz yıl sonra fiber optiklerin ışığında
otuz yıl önce “hey ahbap” şarkılarıyla.
gün ışığında keskin kahve molası
şimdi ılık napoliten melodilerle, gece ve şarap yıllar önce mangal bir yürekle, gelecek kaygısı
bugünlerde tıkanmış damar yolu ve nostalji
o yıllarda kıyasıya dostluklarla, aşktan uzakta
yıllar sonra inadına aşk ve özgürlük
Venüs’e karşı Fortuna -aşkı yenen kader-
bugün ve sonsuza kadar, kaderin üstünde
ölümsüz aşkla, doğa
2 yorum:
bu kadar özetlenerek dile gelince yollar ve yıllar önemini yitirmiyor mu?
peki ya süreç, hani içiçe geçmiş biri olmadan diğerlerinin de anlamsızlaştığı halkalardan oluşan o mucizevi yolculuk?
yalnızca sebep ve sonuçtan mı ibaret hayat?
oysa anlamsızlığında çoğu hemfikir olduğumuz her durağında sonsuz bir yolculuğa inanmak istiyor insan umutla...
Haklısın, başlangıç ve bitişler kadar hatta daha çok sürecin kendidir hayat. Ama aradabir bulunduğumuz yeri ve geride bıraktıklarımızı sınflandırmamız yükümüzü azaltır gibi geliyor bana.
Yorum Gönder