21 Temmuz 2010 Çarşamba

Arkadaş / Sait Faik

Bugünlerde bir akşam, şehrin aynalı gazinosuna
ve aynaların içine
Selim-i salis gibi oturacağım
Önümde rakı… dışarıda akşam, akıntı, kayıklar
ve gelip geçen…
Meyhanenin kapısından, iki elini gözüne siper
edip bakan birisi:
“Bu herif aşık” diyecek.
Saçları perişan, dudakları mürekkepli, hali ben-
cileyin serseri bir kızı
Büyük bir sandal
-Akıntının içinden çekip-
Rakı kadehimle benim arama bırakacak.

Diyeceğim:
“Bu akşam değil bir başka akşam seni alıp bir
kocaman şehre götüreceğim
“O şehirde toprak çoktan patlamıştır;
“Yıkılmıştır bildiklerim;
“Kocaman cepheleriyle borsalar, saraylar, kimbi-
ir belki de mahkemeler, zindanlar…
“Masaldır artık
“Onların kahramanlığı, onların merhameti, on-
ların fazileti…

Ezanlar, mevlutlar, harbler, taburlarla kahra-
manlar…
Kafam alkolsüz, ellerim kelepçesiz.
Seni bir akşamüstü, Sotiraki’nin gazinosundan
Rakı kadehimle benim aramdan alıp
Altın akşamların sarı çocukların tırmandığı
Kuşların öttüğü ve yemişlerin yendiği
Hudutsuz ve çitsiz
Kümessiz ve evsiz
Hasılı numarasız
Bir memlekete götüreceğim.
İstasyondan iner inmez
Seni metrolar başka beni başka tarafa götürsün.
Zararı yok!

Yalnız gine böyle kumral akşam üstleri
Yapayalnız kaldığım kasım akşamları
Buruşuk manton, dağınık saçların; mürekkepli
ağzın ve hemşire
Çehrenle
-Ayaklarını bir sandalyeye dayayıp-
Bana iki satır bir şey söyleyeceksin:
“Bugün ne yaptın, çalıştın mı?”
İstersen sonra kalkar, gezmeye gidersin
Bensiz…
Sen bilirsin.

Not:
Sanırım 1984 yılıydı, İzmir'de İnciraltı'nda, tahta iskele üzerinde tahta masaların birinde oturup durmadan bu şiiri okumuştuk.
1987 'de doğum günümde sahaf arkadaşımız bu şiirin de yer aldığı kitabı hediye etmişti. 1958 yılı basımı, sarı, toz içinde.
Aynı yıl sonu yeni baskısını bulup kitaplığımıza koydum.
Ne zaman darda kalsam okurum, o yalın anlatım beni derinden etkiler.

Hiç yorum yok: